Yemekten sonra Kalenic Pijaca pazarın tezgâhlarında bir
tur atıp kalabalığa karışıyorum. Ardından Balkanların en büyük Ortodoks
kilisesi Saint Sava’dayım; dış cephesi Ayasofya’yı anımsatan kilisenin içi
oldukça sade.
Belgrad merkezdeki gezilecek yerler birbirine yakın,
birkaç günde kolaylıkla gezmek mümkün. Sırpların yazlık mesken olarak kent
merkezi dışında Ada Ciganlija’da vakit geçirmekten hoşlanıyorlar. Halkın kısaca Ada dediği bu bölge Sava Nehri
üzerinde bir adayken, kıyıya yakınlığından dolayı birleştirilmiş ve ayrıca
adaya yapay bir göl yapılmış. Trendy mekânların olduğu Ada akşam üstleri
popüler.
Merkez dışında görülmeye değer bir diğer yer eski
Yugoslavya’da Nazi faşizmini yıkarak sosyalist demokrasiyi getiren Tito'nun son
ikametgâhı Çiçekler Evi. Tito’nun mezarının olduğu bu yerde bir de Yugoslavya
müzesi yer alıyor. Tito Yugoslavya tarihine damga vurmuş tartışmalı bir
devlet adamı, kimi Sırp mezarının başına çiçekler bırakıyor kimi ise nefret
ediyor. Çevresindeki kişilere görev verirken sık sık "ti-to, ti-to"
(Sen bunu, Sen Bunu... yap!) dediği için arkadaşları Josip Broz’a Tito lakabını
takmış.
Tito sosyalist bir devlet kurmasına karşın Sovyetler
Birliğiyle ters düşmüş. Tito’nun Stalin’e yazdığı bir mektupta ‘Beni öldürmek
için adam göndermeyi bırak, beşini yakaladım. Eğer suikastçı göndermeyi
durdurmazsan, ben bir tane gönderirim ve ikincisini göndermeme gerek kalmaz’
diyerek restleşmesi yakın Avrupa tarihine damga vurmuş.
Tito eleştirel bir sistem kursa da üç farklı dinden
(Katolik, Ortodoks, Müslüman) beş ayrı milletten bir devlet bütünlüğünü
sağlamış zira 1995 Sırp-Boşnak-Hırvatlar arasındaki savaş ve kanlı katliamlar
bunun en büyük göstergesi.
Sırplar futbola da meraklı bir millet. Kentin iki köklü
takımı Kızılyıldız ve Partizan’ın stadlarının birbirine çok yakın olması beni şaşırttı.
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın stadlarının birbirlerine bir taş atım uzaklığında
olduğunu düşünün, her maç zamanı ortalık savaş meydanına dönüşmez mi?
Partizan’ın stadı Kızılyıldız’ınkine göre daha bakımsız, iki kulübün de
sponsorunun Acıbadem Hastanesi olması oldukça şaşırtıcı. Kızılyıldız stadından
içeri girip, karşımda boylu boyuna uzanan yeşil çimlere baktığımda 80’ler
sonunda fırtına gibi esen, 91 Avrupa şampiyonu Kızılyıldız’ın Savicevic,
Pancev’li kadrosu gözümde canlanıyor.
Hava karamaya başlayınca kent merkezine geri dönüp Skadarska
sokağın Arnavut kaldırımlarını arşınlamaya başlıyorum. Sokağın başında Saraybosna'nın
Belediyesinin Sırplara armağan ettiği güzel bir sebil yer alıyor.
Sağlı sollu kafana denilen meyhanelerin bulunduğu bu sokak özellikle Türk
turistlerin gözdesi, mekânlarda Türkçe menüler bile var. Kent halkının ise
tercihleri farklı; genç Sırplar Strahinjića Bana'da vakit geçirirken
yaşlılar ise Skadarska
sokağında bir Kafana’da demlenip sohbet etmekten hoşlanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder