Kavurucu sıcakların yaşandığı bir yaz günü geçmişte komünizmin kalesi
günümüzde oligarkların meskeni olan kenteyim, Moskova’dayım. Sabah erken uçuşun
verdiği yorgunlukla otelde biraz dinlendikten sonra kenti keşfime başlıyorum. Izmailovsky pazarı yakınlarındaki
otelimden Kızıl Meydan’a metroyla ulaşmam 20 dakikayı buluyor.
Moskova’nın simgesi Kızıl Meydan (nam-ı diğer Krasnaya Ploşad) yerli, yabancı
turistlerin akınına uğramış; birbirinden güzel Rus kızları ise etraftaki
kalabalığa aldırmadan Aziz Vasili Katedrali’nin etrafında poz verip, eğleniyorlar.
Bu
meydanda her sene Ruslar Hitler’e karşı zaferlerini anmak için toplanıyorlar. 9
Mayıs’ta saat 10’u gösterdiğinde ‘Слушать и смотреть
Красная площадь, Парад Победы’ cümlesinin meydanda yankılanmasıyla başlayan
kutlamalar Putin’in halka seslenişinden sonra Rus millî marşıyla devam ediyor.
Dünyanın en güzel marşlarından kabul edilen Rus Millî Marşının meydandaki
binler tarafından aynı anda doğru bir şekilde söylenmesi hayranlık uyandırıcı.
Dünya
atletizm şampiyonasının kentte düzenlendiği bir haftada Moskova’dayım. Krasnaya
Ploşad’de şampiyona için inşa edilen platform meydanın baş döndürücü
güzelliğini gölgelemiş. Meydanı dolaşırken eski 100 metre
şampiyonlarından Maurice Greene ile karşılaşıyorum.
Ünlü atletle bir hatıra fotoğrafı çektirmek istiyorum, beni kırmıyor. Aziz
Vasili Katedrali’ni arkamıza alıp poz veriyoruz, bu anı ölümsüzleştiriyoruz.
Aziz Vasili Katedrali binbir gece masallarındaki
hikâyelerden birinden çıkmışçasına karşımda yükseliyor. Katedralin önünde ise
Rusları Polonya işgalinden kurtaran iki kahraman Minin ve Pojorski’nin heykeli
yer alıyor. Korkunç İvan’ın Tatarlara karşı kazandığı zaferi ölümsüzleştirmek
için yaptırdığı bu şaheser, dış cephesinin görkeminin aksine sade iç mimariye
sahip.
Ressamları kıskandıracak bu rengârenk katedralin karşısında
ise Ortaçağdan bu yana iktidarın simgesi ve yönetimin merkezi olan Kremlin yer
alıyor. Geçmişte şehri savunmak için yapılan 19 metre uzunluğundaki
duvar etrafında yirmi kulenin kuşattığı bu kale şehir içinde bir şehir adeta.
Büyük Petro başkenti St. Petersburg’a taşıması bir dönem Kremlin’i biraz gözden
düşürse de Rus İmparatorluğun yıkılmasından sonra eski itibarına tekrar
kavuşmuş.
Mesih kapısından birbiri ardına çıkan siyah limuzinler; Putin’in
ofisinin yer aldığı Kremlin’de bugün yoğun bir mesainin olduğunun habercisi. Bir
an limuzinlerin gürültüsünü bir çan sesi bastırıyor zira Mesih kapısındaki
devasa saat Kremlin’dekilere aldırmazcasına her çeyrek saatte bir çınlayarak
Kızıl Meydan’dakilere saati hatırlatıyor.
Kızıl Meydan’ın Kremlin duvarına bakan tarafındaki
Lenin’in mozolesini görmek için Rus turistler saatlerce kuyrukta bekliyor.
Meydanın öteki tarafında ise ferforje camlı çatısıyla ünlü alışveriş merkezi
GUM yer alıyor.
Moskova’nın kalbinin attığı Kızıl Meydan birçok sembolü
barındırıyor, özenle işlenmiş bol karatlık bir pırlantanın farklı yüzeyi gibi. Az
ilerimde Devlet Tarihi müzesinin karşısında ise sevimli mimarisiyle Kazan
Katedrali var. Nehir yönüne gittiğimde ise Stalin’in kente armağan ettiği yedi
gökdelenden birisi olan Kotelnicheskaya, tüm
heybetiyle Moskova nehri üzerinden yükseliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder