Ertesi gün kentin güney bölgelerini keşfe başlıyorum. Otelimin
hemen arkasında küçük bir park, onun karşında ise at heykelleriyle süslenmiş meclis
binası yer alıyor. Bir zamanlar Obrenovic Hanedanlığının ikametgâhı olan Saray
günümüzde belediye binası olarak faaliyet gösteriyor. Milosevic’i deviren
protestolara sahne olmuş bu mekânın önündeki iki heykel insanoğlunun ata karşı
zaferini sembolize etmekte. Terazije’yi Slavija’ya bağlayan Kralja Milan
Bulvarı yürümesi keyifli bir diğer bulvar. Ayrıca iki no’lu tramvay kentin
görülmeye değer yerlerini gezmek için biçilmiş kaftan.
Svetogorska sokağındaki Buregdzinica Sarajevo’da Boşnak
lezzetlerini tatmak istiyorum. Ufak bir dükkân ama içerde kalabalık eksik
olmuyor. Boşnak mantısı mantijeleri lezzetli bir de geleneksel yöntemle
yapsalar harika olur. Böreğin yanına yoğurt çok yakışıyor. Bildiğimiz yoğurttan
farklı ayran yoğurt arası kıvamı olan bir yoğurt bu; diğer börek çeşitleri ise
sıradan.
Kral Aleksandra Bulvarı üzerindeki Bizans mimarisinden
esintiler taşıyan St. Mark Kilisesini selamlayıp ve Tasmajdan parkına varıyorum.
Sırplar içerisinde bir restoranı barındıran parkta köpeklerini dolaştırmaktan
büyük keyif alıyor. Parkın ortasında Aliyev’in heykeli dikkatimi çekiyor meğer
Azeriler parkın yeniden düzenlenmesine sponsor olmuşlar. Belgrad’ta Bosna Savaşı’nın izleri henüz silinmemiş. NATO’nun
bombaladığı Knez Milosa Caddesi üzerindeki Eski Savunma Bakanlığı ibret olsun
diye harabe olarak kalmış.
Belgrad’a gelip de bilim ve teknoloji yapısını kökünden
değiştiren birçok buluşa imza atmış Nikola Tesla’yı yad etmeden dönmek olmaz. Tesla
Edison’un doğrudan akım sistemine karşı alternatif elektrik akımı geliştirince
Edison’la aralarında kıyasıya bir rekabet yaşanmış. Doğrudan akımda elektrik
iletimi elektroların devreler arasında tam bir yol gitmesiyle gerçekleşirken Tesla’nın
geliştirdiği alternatif akımda ise elektronlar ileri geri hareket ederek elektriği
çok daha kolay iletiyorlar, günümüzde Edison’un sisteminin aksine Tesla’nın keşfini
kullanıyoruz.
Bilim adamından çok bir ticaret adamı olan Edison politik
oyunlarla Tesla’yı alt etse de, Edison Manhattan’ın yüksek gökdelenlerini
doğrudan akım kablolarıyla aydınlatamayınca ihaleyi Tesla’ya kaptırmış, patent
yoluyla Tesla’nın kendi ampullerini kullanmasını engelleyince Tesla sisteminde
kendi geliştirdiği ampulleri kullanmış.
En büyük hayali kablosuz elektrikle tüm dünyayı
aydınlatmak olan Tesla Amerika’da büyük bir arazide bunun deneylerini yapmış. Hatta
bu deneyler filmlere konu olmuş. İki sihirbazın birbirleriyle kıyasıya
rekabetini beyaz perdeye aktaran Prestij filminde sihirbazlardan birisi
Tesla’yı ziyaret eder, ondan bazı numaralar öğrenmek ister. Tesla bir el
hareketiyle tüm tarlayı aydınlatır, 20. Yüzyılın başında elinde kablosuz bir
ampul olup dilediği zaman yakan biri bilim adamından çok büyücü olarak
algılanmasına şaşmamak lazım.
On dakikalık bir yürüyüşün ardından Nikola Tesla
müzesindeyim. Tesla’nın dehasına kıyasla küçük olan bu müze üç bölümden
oluşuyor. İlk bölümde Tesla'nın hayatını
anlatan video ve Tesla’nın elektik prensiplerinin anlaşılması için birkaç deney
yapılıyor, ikinci bölümde Tesla’nın diplomaları, kıyafetleri var. Üçüncü bölümde
ise Nikola Tesla'nın külleri bir kürenin içinde saklanıyor.
Hafta içi 18.00’e,
cumartesi ise öğlene kadar İngilizce rehberli turlar düzenleniyor. Bir bilet
alıp tura katılıyorum, Tesla’nın hayatını ve buluşlarını anlatan yarım saatlik
video biraz sıkıcı, benzer bilgilere youtube’dan da ulaşılabilir ama deneyler
bölümü keyifli. Tesla bobinin çalışır çalışma elimizdeki floresanlar yanmaya
başlıyor, deklanşöre basıp elimde ışın kılıcı gibi kablosuz yanan floresanla
bir poz veriyorum.
Müzenin ardından Nikola Tesla müzesi yakınlarındaki
Lovac’a bir öğlen yemeği için uğruyorum. Geyik etinde uzmanlaşmış Belgrad’ın köklü
restoranlarından biri burası. Kent halkının tercih ettiği, tarihi olduğu kadar
tarihine saygılı bir restoran.
Pleskavitsa'nın tadı hâlâ damağımda, geyik
etinden yapılan ev yapımı sosis de denemeye değer. Porsiyonlar öksüz duyuracak
cinsten ve fiyatlar çok uygun. Pleskavitsa 600 RSD yarım porsiyon sosis 400
RSD, yaklaşık 30 liraya güzel bir ziyafet çekmek mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder