İlkbaharın veda edip yazın kendisini hissettirmeye
başladığı bir günde İstanbul’dan Belgrad’a doğru yola koyuluyorum. Bir saat
yirmi dakikalık uçuşun ardından Nikola Tesla havalimanındayım. Birçok ülkede
havalimanı, meydan isimleri siyasetçi ya da generallerden verilirken Belgrad’ın
havalimanına isim olarak bilim ve teknoloji dünyasının yapısını kökünden
değiştiren buluşlara imza atmış dâhi bilim adamı Tesla’nın verilmesi takdire
şayan.
Kent merkezine gitmenin en ucuz yolu havalimanı kapısında
bekleyen minibüslerine binip, 300 dinara (2.5 euro) Slavija meydanına ulaşmak
mümkün. Slavija'da inip geniş bulvarından ilerleyerek Terazije caddesindeki
otelime ulaşıyorum. Barok mimarisiyle Moskova Oteli Terazije’yi süslüyor; 20. yüzyılın başında inşa edilmiş otel,
Albert Einstein, Alfred Hitchcock, Robert de Niro, Brad Pitt gibi
Belgrad’a yolu düşen birçok ünlüyü ağırlamış. Moskova otelinin karşısındaki
Kasina Otel daha merkezi olmasına karşın altında konser düzenlenen kulüp yer
aldığından hafta sonları sabaha kadar gürültüsü eksik olmuyor. Bavulumu otele
bırakıp biraz soluklandıktan sonra Kalemegdan'a doğru yola koyuluyorum.
Birkaç dakika sonra neo-klasik mimarisiyle şehir
tiyatrosu ve müzesinin yer aldığı Republike Meydanına varıyorum. Belgradlı
gençlerin buluşma noktası İtalyan mimar Enrico Pazzi’nin yaptığı bir atlı
heykel. Atın üzerinde Osmanlı’ya karşı bağımsızlık savaşını kazanan Prens
Mihailo parmağıyla İstanbul’u işaret ediyor ama bu durum Belgradlı gençlerin
pek de umurlarında değil, kimse Prens Mihailo heykelinde buluşalım demiyor,
hepsi atın altında buluşalım diye birbirlerine randevu veriyorlar.
Yolun devamında ise Knez Mihailova caddesi yer alıyor.
Sadece yayalara açık olan bu caddeye Belgrad’ın İstiklâl Caddesi desek yanılmış
olmayız; ama burası hiçbir zaman İstiklal Caddesi gibi iğne atsan yere
düşmeyecek kadar olmuyor. Zira Belgrad kalabalık bir kent değil, nüfus İstanbul’un
onda biri.
Belgrad’a gelen günübirlik turistler gibi sadece Knez
Mihajlova'yi turlamayın. Republike Meydanını Kalemegdan'a bağlayan, Knez Mihajlova'ya
paralel olan sokaklar da görülmeye değer. Güzel kızlarıyla ünlü Strahinjića
Bana nam-ı diğer’ silicon valley’ bu sokaklar içinde en ilgi çekicisi. Gece
hayatını sevenlerin akşam ondan sonra geceye ısınma turlarının yapıldığı
sokağın en gözde barları Jimmy Woo, Pastis.
Strahinjića Bana'daki Walter köftecisinde kısa bir öğlen
yemeği molası veriyorum. Nazilere kafa tutan Boşnak kahraman Valter’i konu alan
‘Valter Brani Sarajevo’ filminden adını alan köfteci tam bir hayal kırıklığı
oldu.
İnegöl köfteyi andıran süt kaymağıyla servis edilen köfte kuru ve lezzetsiz.
Tripadvisor'da üst sıralarda yer alan mekân yemeklerinden çok bahçesinde
ortamın keyfini çıkarmak için düşünülebilir. Strahinjića Bana'dan birkaç
dakikalık bir yürüyüş yapıp Bayraklı camiye varıyorum; geçmişte Belgrad’da
bulunan iki yüz elli camiden günümüzde ayakta kalan tek cami burası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder