On beş dakika yürüyüşün ardından tekrar Arbatskaya’dayım. Yol
ikiye ayrılıyor, sağdan giden cadde Noviy Abrat (Yeni Abrat), diğeri ise
Moskova’nın tarihi caddesi Arbat Ulitsa. Yayalara ayrılmış Arbat Ulitsaya
Moskova’nın İstiklal Caddesi desek yanılmış olmayız.
Bu kente gelenler seyyar
ressamların, sokak satıcılarının birbiri ardına dizildiği bu caddeyi gezmekten
büyük keyif alıyor. Caddenin başına geldiğimde, nerden çıktığı belli olmayan
diri rüzgâr lavanta kokularını getiriyor bana, bir buçuk kilometrelik caddenin
sonunda ise Puşkin’in evi yer alıyor.
Arbat Ulitsa’yı bitirip sola saptığımda Stalin döneminde
kentte inşa edilen yedi gökdelenden Dış İşleri Bakanlığı binası tüm heybetiyle
karşımda yükseliyor. Noviy Abrat yönünde ilerlediğimde ise aynı dönemin bir
diğer gökdeleni Ukraina Otelini selamlıyorum. Kievskaya’ya gelmişken sahilde
bekleyen teknelerin birine atlayıp bir nehir turu yapmakta fayda var zira bu tur
akşamları doyumsuz bir manzara vaat ediyor.
Bir sonraki durağım ise Luzhniki Stadyumu. Stadyum özel
günlerinden birisini yaşıyor, dünyanın dört bir yanından gelmiş sporseverler
dünya atletizm şampiyonasını izlemek için stadyumuna akın etmişler, etraf sanki
karnaval alanı. Çevredekilerle biraz sohbet edip Luzhniki Stadyumun önünde bir
hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra Nazım Hikmet’in mezarını ziyaret etmek için
Novodevichy yönünde yola koyuluyorum.
Kısa
bir yürüyüşün ardından Novodevichy’deyim; burası mezarlıktan çok bir müzeyi
andırıyor. Gogol, Shostakovich, Yeltsin gibi birçok yazar, sanatçı,
siyasetçinin son ikametgâhı olan buraya rehberli turlar düzenleniyor. Etrafı
dolaşırken bir İngiliz rehberle karşılaşıyorum, Nazım’ın mezarını sorduğumda
hemen yerini gösteriyor. Mezarın yanı başına bir Türk bayrağı koymuşlar,
ülkesinden kilometrelerce uzakta vatan hasretiyle yaşama veda eden Nazım için
yüreğim sızlıyor.
Novodevichy’ın ardından rotamı Moskova
Üniversitesine çeviriyorum. Stalin’in yedi kız kardeşi olarak adlandırılan
gökdelenlerden birisinde yer alan bu üniversite Rusya’nın en büyük eğitim
kurumlarından birisi. Üniversiteyi nehre bağlayan bulvar yönünde ilerleyince
Poklonnoya tepesine varıyorum, bu tepeden kente baktığımda sanki Moskova
ayaklarımın altına seriliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder