14 Haziran 2018 Perşembe

Bulgaristan Romanya izlenimleri

Bir haftalık yolculuğumda İstanbul’dan karayoluyla Bulgaristan’ın turistik liman kenti Varna’ya doğru uzanıyorum; ardından Balkanların Paris’i Bükreş’in bulvarını arşınlıyorum. Finali ise Bulgaristan’ın Açıkhava müzesi Sofya’da yapıp Filibe üzerinden Türkiye’ye varıyorum.

Yazın veda etmeye başladığı bir sonbahar gecesi  Bulgaristan’a hareket ediyorum. Sabaha karşı dörtte Bulgar sınırında uzun bir kuyruk beni bekliyor. Kırk dakika Türk sınırında kırk dakika Bulgar sınırında bekleyişin ardından dokuzda Burgaz’dayım. Yol boyunca yarım bırakılmış inşaatlar dikkatimi çekiyor, Bulgaristan kara para aklama cenneti, inşaatlara göstermelik başlıyor sonra yarım bırakılıyor ayrıca rüşvet her yerde kol geziyor.
Bulgaristan’dan bahsetmişken 1980’lerde başlayan asimilasyon sonrası 1989’daki Bulgaristan Türklerin göçüne değinmek gerekir. O günleri yaşayanlar, bir günde elinde alabildikleri ne varsa arabalarına koyup yaşadıkları topraklardan göçmek zorunda kalan insanların dramı Türk halkının hafızasına kazanmıştır, pazarda ikinci el eşyalarını satan göçmenlerin manzarasını hafızalardan silinmesi mümkün değil. Günümüzde göçmenlere vatandaşlarını iade edilse de bu yeterli değil zira artık yaşadıkları evlerde Bulgarlar yaşıyor. Bulgarlarda yaşlı nüfus fazla ve Bulgar nüfus hızla azalmakta çingene nüfusu ise artıyor. Yıllar önce Türkleri Bulgarlaşmaya çalışanlar bir gün ülkelerinde azınlıkta kalabilir.