Ertesi
sabah erkenden kalkıp Atina’dan Selanik’e doğru yola koyuluyorum. Yol uzun
olduğundan manastırlarıyla ünlü Kalambaka’da bir mola veriyorum. Bu kasabada Kapadokya’daki
peribacalarını andıran bir doğa mucizesiyle karşılaşıyorum. Kayaların üstündeki
manastırlar olağanüstü bir ambiyansa sahip. Tepelerden kasaba merkezine inip
bir şeyler atıştırmak istiyorum.
Ana
caddede bizim esnaf lokantalarını anımsatan tarihi bir lokanta gözüme çarpıyor.
Yunanlı bir teyze zeytinyağıyla pişirdiği birbirinden leziz yemekleri konuklarına
sunuyor. Yunanistan’da zeytinyağı Türkiye’ye göre hem daha kaliteli hem daha
ucuz. Yeşil zeytinden elde edilen düşük asitli zeytinyağları ülkemizde kolay
kolay bulamayacağımız bir lezzet. Yemeğin ardından Kalambaka’ya veda edip yolculuğuma
devam ediyorum, Selanik’e varmam 15.00’ı buluyor.
Selanik’e
girmeden Langaza’nın önünden geçiyorum, bu kasabanın benim için önemli bir yanı
var; zira Atatürk’ün çocukluğunun geçtiği, çiftliklerinde kargaları kovaladığı bu
kasaba aynı zamanda büyük dedemin de yaşadığı topraklar. Kurtuluş savaşı
sonrası mübadillerinden olan büyük dedemin Atatürk ile hemşehri olması benim
için bir onur kaynağı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder