Uzun
bir yolculuğun ardından Atina’ya varmam ikindiyi buluyor, şehrin girişindeki
kapanan fabrikalardan ekonomik krizin etkileri gözler önüne seriliyor. Metaxourgeio’daki
otelime eşyalarımı bıraktıktan sonra metroya atlayıp Monastiraki’ye uzanıyorum.
Monastiraki
cıvıl cıvıl, bir grup genç krize inat hip-hop şarkılarla dans edip para
topluyorlar. Beyazıt’daki hediyelik eşya dükkânlarını anımsatan bir çarşıdan
geçip, Fatih Sultan Mehmet döneminden yadigâr
Fethiye Camii’ne ulaşıyorum.
Günümüzde cami faal değil, Yunanlılar Adalar’daki
ruhban okulunun tekrar açılması talep edince Türk hükümeti de Fethiye Cami’nin
tekrar açılmasını istemiş. Yunanlılar turistik bölgenin kalbindeki bu camiyi
açmaktan yana değil ama kentin başka bir yerinde bir caminin açılması gündemde.
Roma Agorası’ndaki Rüzgâr Kulesi’ni selamlayıp Plaka’ya
nam-ı diğer Eski Semte ulaşıyorum. Plaka’daki tavernalardan yükselen Yunan ezgileri eşliğinde
sokaklarını bir süre arşınladıktan sonra kentin gece hayatının kalbinin attığı
Gazi semtine doğru yola koyuluyorum. Kerameikos’a komşu bu semtte Yunanlı
gençler sabahlara kadar eğleniyorlar. Uzun bir yürüyüşün verdiği yorgunlukla
Gazoxori meyhanesinde bir şeyler atıştırmak istiyorum. Meyhanenin bahçesinde
güçlükle bir masa buluyorum.
İki meze sipariş ediyorum,
Dakos ve falafale benzeyen sebze topları. Mezelerin yanına da güzel bir
uzo açıyorum. Ekmeğin üzerine domates, feta peynir zeytinyağlı hazırlanmış dakos’a
Yunan bruschettası desek yanılmış olmayız. Sebze topları da sınıfı geçiyor. Ortam
güzel, fiyatlar makul; Gazoxori eğlence öncesi bir şeyler atıştırmak için gidilmeye değer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder