16 Kasım 2015 Pazartesi

La Gatta Mangiona’da pizza molası & Trastevere-Medeniyetini tarihinden alan kent-Roma(4/10)

         Tramvayda durakların anonslarının yapılmaması ve duraklarda durak isimlerin yazılı olmaması Avrupa’nın göbeğindeki Roma’ya yakışmıyor. Neyse ki Romalılar çok sıcakkanlı insanlar; tramvay S. Giovanni Di Dio’ya geldiğinde haber veriyorlar. Durağın aşağısındaki sokaktaki dünyaca ünlü pizzacı La Gatta Mangiona’yı kolaylıkla buluyorum. Napoli usulü klasik pizza yapan mekâna girdiğimde kedi maketleri dikkatimi çekiyor; meğer La Gatta Mangiona’nın Türkçesi açgözlü kediymiş.  Pizzacı sadece akşamları servis veriyor, içerisi tıklım tıklım dolu, rezervasyon yaptırmak şart. Rezervasyon yaptıramadıysanız da dert etmeyin, beğendiğiniz pizzayı paket yaptırıp dilediğiniz yerde yiyebilirsiniz.
 La Gatta Mangiona’da tam buğday unu ile yapılan, el ile açılan, taze doğal malzemelerle hazırlanan pizzalar taş fırında odun ateşinde piştiğinde ortaya unutulmayacak bir lezzet senfonisi çıkıyor.
      
Pizzacı kalabalık olmasına karşın servis hızlı ve düzgün, ortamda tek anlam veremediğim ise kasadaki oturan mekân sahibinin memnuniyetsiz tavırları;sanki dükkân sinek avlıyor! İngilizce bilen garson kızlar ise patronun aksine hem güler yüzlüler, hem de çalışkan. Ocakta pizzaları yapan Mısırlı ustalara bu durumu sorduğumda, “patron paraları saymakla meşgul, ondan böyle duruyor” diye bana espri yapıyorlar.
Margherita pizzanın doğuşunun ilginç bir hikâyesi var. 1889 senesinde İtalya kraliçesi Margherita Napoli ziyaretinde Napoli’nin ünlü pizzasını tatmak istemiş. Dönemin en iyi pizza ustası Raffaele kraliçeye İtalyan bayrağını simgeleyen renklerle bir pizza sunmuş. Domates sos (kırmızı), mozarella  (beyaz), fesleğen (yeşil) ile hazırlanan bu pizzayı  kraliçe çok beğenmiş, o günden sonra bu kraliçenin onuruna bu pizza Pizza Margherita olarak anılmaya başlamış.
Ismarladığım pizza Margherita tam Napoli usulünde pişirilmiş, kenarları iyi pişmiş ve ramazan pideleri gibi kabarık, ortası sulu. La Gatta Mangiona’nın mönüsündeki artizanal biralar pizzaların lezzetlerine lezzet katıyor. Lezzetli oldukları kadar sağlıklı da bu pizzalar. İnce İtalyan pizzasını yiyen İtalyanlar ince görünümlüyken bu işi bir endüstriyel dal haline çevirip fast food kavramını ortaya çıkaran ve daha çok, yaşamak için yemek yiyen Amerikalıların kalori bombası pizzaları yiyerek obeziteye yenik düşmeleri pek şaşırtıcı gelmiyor. La Gatta Mangiona’da pizzalar lezzetli olduğu gibi fiyatlar da el yakmıyor. Pizzalar 9-14 Euro, biralar 6-8 Euro civarında. Seçici damaklarını renkli ve lezzetli bir yolculuğa çıkaran La Gatta Mangiona Roma’ya yolu düşenlerin es geçmemesi gereken bir adres.
 Güzel bir pizza ziyafetinin ardından tramvaya atlayıp kent merkezine geri dönüyorum, Tevere nehrini geçmeden tramvaydan inip Roma’nın bohem semti Trastevere’nin yollarını arşınlamaya başlıyorum. Tevere’nin karşısı anlamına gelen bu bölgenin dar arnavut kaldırımlarında gezerken kendimi bir İtalyan kasabasında hissediyorum. Bu semtte yer alan Roma’nın en eski kilisesi Santa Maria in Trastevere’nin mozaikleri görülmeye değer. Kilisenin bulunduğu meydanda kente gelen turistler akşamları vakit geçirmekten büyük keyif alıyorlar.



Hiç yorum yok: