21 Ekim 2012 Pazar

Tavrichesky bahçesinden Moskovoskaya'ya : Kuzey’in Venedik’i Saint Petersburg (14/14)


Smolny’ın yakınlarındaki Tavrichesky bahçesi ise kentin sokaklarının arasına gizlenmiş bir huzur vahası gibi. İçerisinde bir saray ve gölünde bulunduğu bahçeden biraz dinlendikten sonra Chernyshevskaya metro durağından Moskovoskaya’ya gidiyorum.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Santa Croce'den Duomo'ya-Rönesans’ın beşiği Floransa (1/4)

Santa Croce'den Duomo'ya-Rönesans’ın beşiği Floransa
Bir şehir düşünün adeta taştan oyulmuş ve neredeyse tek bir ağaç bir yeşillik olmadığı halde büyüleyici; şehrin kendisi bir sanat eseri, sanki bir açıkhava müzesi. Dante’nin Michelangelo’nun, Da Vinci’nin şehri burası. İşte bu yüzden bu küçücük şehri görmek için dünyanın dört bir yanından milyonlar Floransa’ya akın ediyor.
              Floransa’yı anlamanın en iyi yolu o şehrin yollarını yürüyerek arşınlamaktan geçiyor; zira gezilecek yerler birbirine oldukça yakın. Floransa’yı keşfime kentin geçmişteki sosyal ve politik merkezi Piazza Santa Croce ile başlıyorum. Meydanın hemen başındaki gotik mimarisiyle Santa Croce kilisesi tüm heybetiyle karşımda yükseliyor.

San Lorenzo'dan Santissima Annunziata’ya-Rönesans’ın beşiği Floransa (2/4)

San Lorenzo'dan Santissima Annunziata’ya
Floransa’nın tarihi aslında biraz da Floransalı ailelerin tarihi; Floransa’yı anlamak için sanata destek veren bu soylu aileleri de anlamak gerekiyor zira bu şehirde gördüğünüz birçok saray, köprü bu ailelerin kendileri için yaptırdıkları eserler. Mediciler başta olmak üzere, Lorena, Pitti, Savoy aileleri geçmişte kentin siyaset, kültür-sanat hayatına yön vermişler.

Santa Maria Novella’dan Uffizi’ye-Rönesans’ın beşiği Floransa (3/4)

Santa Maria Novella’dan Uffizi’ye
Tren istasyonuna komşu Novella’nın yüzyıllara meydan okuyan zarif çan kulesi Floransa’ya adım atan turistlerin belki de ilk gördüğü manzaralardan. Santa Maria’ya sadece uzaktan bakmakla kalmayın, içeriye de bir göz atın zira rengârenk freskleriyle Filippo Strozzi Şapeli ve Bardi Şapeli Santa Maria’daki görülmeye değer eserlerden sadece birkaçı.
Gucci, Salvatore Ferragamo, Roberto Cavalli gibi lüks mağazaların inci gibi sıralandığı, Paris’in hoş butiklerle dolu sokaklarını anımsatan Via Tornabuoni boyunca ilerliyorum. Devasa yapısıyla Duomo kente o kadar hâkim ki Floransa’da yolumu kaybetmem mümkün değil; zira Duomo güneş gibi etrafını aydınlatıyor. Katedralin yanında zarif bir çan kulesini selamlayıp, Piazza della Repubblica’ya varıyorum.

Ponte Vecchio’dan Michelangelo tepesine -Rönesans’ın beşiği Floransa (4/4)

Ponte Vecchio’dan Michelangelo tepesine
Müzeden ayrılıp Ponte Vecchio’yu arşınlamaya başlıyorum. Uffizi ve Pallazzo Vecchio’yu Medicilerin Arno nehrinin karşı kıyısındaki sarayı Palazzo Pitti’ye bağlamak için Vasari tarafından inşa edilen; geçmişte kasapların yer aldığı köprünün üzerini günümüzde göz alıcı mücevherleriyle kuyumcular süslüyor. Köprünün kenarlarında Uffizi’ye uzanan koridorlar dikkatimi çekiyor. Kenti yöneten ailelerden Mediciler, Lorena, Pitti, Savoy’ların halka karışmamak için yaptırdıkları Vasari koridoru halkı küçük görmelerinin bir ifadesi olsa gerek. At arabalarıyla Palazzo Pitti’den doğrudan Pallazzo Vecchio’ya geçen bu ailelerin hanedanının çok uzun sürmemesi pek de sürpriz olmuyor.

8 Mayıs 2012 Salı

Museumplein & Coster Diamonds- Özgürlükler kenti Amsterdam (5/7)

Museumplein & Coster Diamonds
                 Hollanda, yeryüzünde insan başına en çok müze düşen ülke; nüfus 15 milyon, müze sayısı 700’ün üzerinde. Durum böyle olunca, Amsterdam’da bir müze meydanı olmasına şaşırmıyorum.  Bulutlu bir sonbahar sabahı Leidseplein yakınlarındaki otelimden Museumplein’a doğru yola koyuluyorum. Karşıma büyükçe bir park çıkıyor, Hollanda’nın ilk şairlerinden Joost Van den Vondel’den ismini alan ve İngiliz bahçeleri tarzında düzenlenmiş bu güzel park, kentin bir nevi akciğeri.

Amsterdam'ın Michelin yıldızlı Japonu Yamazato- Özgürlükler kenti Amsterdam (6/7)

Michelin yıldızlı Japonu Yamazato- Özgürlükler kenti Amsterdam
Öğle saati yaklaşınca Amsterdam'ın Michelin yıldızlı Japon restoranı Yamazato’ya doğru yola koyuluyorum. Tramvayda giderken Heineken Experience’in önünden geçiyorum. Heineken ilk fabrikası bir müze dönüştürmüş. Bu eğlenceli mekanda bira yapımını başından sonuna kadar gözlemlemek mümkün.
 Hotel Okura girişindeki Yamazato’ya vardığımda geleneksel Japon tarzı Sukiya‘ya göre dekore edilmiş salonu beni karşılıyor. 16. yüzyılda Zen Budizm’in hâkim olduğu çay seremonisi yapılan evlerinden esinlenmiş bir akım Sukiya. Japon hot cuisine akımı Kaiseki‘nin temsilcisi Yamazato, misafirlerine unutulmaz bir yemek deneyimi vaat ediyor. Kaikei mutfağında küçük porsiyonlarda çok sayıda yemek sunma geleneği var. Yamazato bunu mönüsüne adapte etmiş. “Yemek her zaman gerçeği söyler” felsefesiyle mükemmeliyetçilik anlayışını benimsemişler.

De Gooyer'den Magere Brug'a- Özgürlükler kenti Amsterdam (7/7)

De Gooyer'den Magere Brug'a
Michelin yıldızlı lezzet şöleninden sonra kent merkezindeki tek yel değirmeni görmeye gidiyorum. On dakikalık bir tramvay yolculuğunun ardından De Gooyer değirmeni karşımda yükseliyor. De Gooyer’in yanında brouwerij 't ij birahanesi var, burası kendi biralarını imal eden gerçek bir birahane.