Prag’ı sarıp sarmalayan bu tarihi doku, kenti ziyaret edenlere bambaşka bir ambiyans yaşatıyor ve şehrin her tarafını keşfetme isteği uyandırıyor. Hansel Gratel evleri de burada; kasvet, pusu, belirsizlik de. Celestna boyunca ilerleyip Prag’ın en ünlü Art Nouveau yapılarından Obecni Dum’a (Belediye Binasını) varıyorum.
Obecni Dum’un içindeki Oditoryumda birbirinden güzel klasik müzik konserleri düzenleniyor. Konser dinleyecek kadar zamanınız yoksa zemin kattaki Art Nouveau kafede biraz soluklanın zira Moser kristali avizelerle süslü bu kafe muhteşem bir ambiyansa sahip.
Bir sonraki durağım ise Eski Şehir’e açılan tarihi kapılardan Prašná Brána; nam-ı diğer Barut Kapısı. On üçüncü yüzyıldan kalma Barut Kapısı bir zamanlar Bohemya kral ve kraliçelerinin taç giyme seremonisinin başlangıç noktasıymış. Tahta çıkan hükümdarlar Barut Kapısından Eski Şehir Meydanı’na uğrayıp, halkı selamlayarak Karel köprüsünden geçerek Aziz Vitus Katedrali’nde taç giyerlermiş.
Prag birçok sanatçıyı bağrından çıkarmış bir kent, bunların en önemlilerinden birisi de kuşkusuz dünyaca ünlü yazar Franz Kafka. Hayatının büyük bir bölümünü Staroměstské Náměstí ‘de yaşamış olan Kafka korkuyla hayatı boyunca hesaplaşmaya çalışmış.
Fransız filozof Albert Camus ‘17. yüzyıl matematiğin çağıydı, 18. yüzyıl doğa bilimlerinin, 19. yüzyıl biyolojinin çağıydı, 20. yüzyıl ise korkunun çağıdır’ diyor. Kimi tarihçilere göre kimi çağları anlatan sanatçılar vardır, kuşkusuz Kafka 20. yüzyılı en iyi özetlemiş yazarlardan birisi. Prag da bu önemli yazarını unutmamış; geçmişte altın ve gümüş zanaatçıların meskeni olan bir dönem ise Franz Kafka’nın yaşadığı Altın Yol’un restorasyon çalışmaları henüz bitmese de Kafka’nın müzesi ve evi hayranlarının akınına uğruyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder