Herkesin sahip olmak istediği,
sahip olanların adını verecek kadar çok sevdikleri bir şehir burası. Kent I.
Dünya Savaşı ve Rus iç savaşında Petrograd, Sovyetler Birliği döneminde
Leningrad, Sovyetler Birliğin dağılmasıyla yeniden Saint Petersburg adını almış. Deli Petro’nun bir hayal ile
kurduğu Petersburg dünya edebiyatına kazandığı yazarlarla Rus edebiyatın kalesi
adeta. Pek çok sanatçının üzerine hayalleri süslediği bu kent Puşkin için
ihtişamın bir göstergesiydi, Dostayevski için ise yer altında yaşayanların,
ezilenlerin, onun deyimiyle insancıkların.
23 Haziran 2019 Pazar
Vladimirskaya'dan Yusupov Sarayına:Kuzey’in Venedik’i Saint Petersburg (12/14)
Dostoyevski müzesinden sonra
Vladimirskaya kilisesini selamlayıp Fontanka nehrine varıyorum. Petersburg bir
kanallar ve köprüler şehri, 42 ada üzerine kurulu şehirde, adalar arasında
bağlantılar kanallarla ve kanalları bağlayan köprülerle sağlanıyor. Heykeller,
göz alıcı sokak lambaları, dökme demir işleriyle süslü köprüler arasında dans
eden kanallarda gezinirken şehir koca bir dejavuya dönüşüyor, birbirine
nerdeyse tıpa tıp benzeyen tarih kokan caddelerde kayboluyorsunuz.
Petrohof’dan Smolny manastırına: Kuzey’in Venedik’i Saint Petersburg (13/14)
Ertesi sabah Kışlık Sarayın
önündeki hidrofillerden birine atlayıp soluğu Peterhof’ta alıyorum. Petro’nun
Paris’i ziyaretinde hayran olduğu Versailles Sarayı’ndan esinlerenek inşa
ettiği bu yazlık saray kentin en güzel yerlerinden birisi, burasına bir
mühendislik harikası demek yanılmış olmayız.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)