Kısa bir yürüyüşün
ardından Budapeşte’nin İstiklal Caddesi Vaci Ut’tayım. Restoranların,
mağazaların birbiri ardına dizildiği bu caddeyi bir uçtan diğer uca kat etmek
başlı başında bir deneyim.
Macaristan Avrupa
Birliği’ne girmesine rağmen ekonomisi pek düzlüğe çıkamamış. Hayatı
pahalandıracağı düşüncesiyle Avro kullanmıyorlar; hâlen para birimi Forint
(HUF) geçiyor. Geçmişin ihtişamlı izlerini taşıyan Parisi Udvar binasının
önünde yatan evsizler ülkenin ekonomisini gözler önüne seriyor.
Vaci Ut boyunca
ilerleyip Kalvin Ter’e varıyorum. Ortam hareketli, meydanda gençler toplanmış
bir Açıkhava partisi düzenliyorlar. Meydanın ilerisinde ise Maria Theresa’nın
Kraliyet Sarayı olan Macar Ulusal Müzesi yer alıyor. Uzun bir yürüyüşün
ardından bir yemek molası vermek istiyorum. Tuna’yı süsleyen Elizabeth
Köprüsünün yakınlarındaki Matyas Pince Macar spesiyalleri ile dikkat çekiyor.
Macar mutfağı denince
akla gelen ilk yemek; et, patates, sebze, paprika ile hazırlanan Macar Gulaşı.
Ülkemizde ana yemek olarak sunulan gulaş Macaristan’da çorba olarak içiliyor.
Tavuklu, balıklı, kırmızı etli gulaş bu mutfağın karakteristik bir başlangıç
yemeği. Ana yemek olarak Budapeşte usulü bifteği denemek istiyorum.
Dana eti,
kaz ciğeri, bezelye, biber, domates ve patates ile hazırlanan biftek hoş bir
şekilde sunulmuş. Şarap mönüsüne göz attığımda kırmızı şaraplar içinde Bikaver,
nam-ı diğer Boğa Kanı şarabı dikkatimi çekiyor. Bikaverin ilginç bir hikâyesi
var. Rivayete göre Eger Kalesi kuşatması sırasında Türkler Macar askerlerin
üniformasında koyu kırmızı lekeler görünce boğa kanı içtiklerini sanmışlar, o
gün bugün Bikaver şarabı boğa kanı şarabı adıyla anılır olmuş. 19. Yüzyılda dünyaca ünlü bir tatlı şarap
olarak kabul edilen Tokaj ise günümüzde sıradan bir şarap olarak
sınıflandırılmakta.
Akşam yemeklerini
dışarıda dostlarla Çığan müziği eşliğinde yemek Macarlar için bir alışkanlık.
Matyas’ta da bu gelenek yaşatılıyor, canlı müzik tınıları ile bir yandan da
ruhunuz doyuyor. Bu keyifli yemeğin ardından Elizabeth köprüsünün yanındaki
teknelerden birine atlayıp, büyüleyici yapılarla Tuna’yı aydınlatan Budapeşte’yi
köpüklü şarabımı yudumlayarak seyre dalıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder