Buda’nın tarih kokan sokaklarını arşınladığım gezintide sıradaki durağım Gellert tepesi. Bu tepe kent tarihinde kötü bir üne sahip; zira hayatını Hristiyanlığı yaymaya adayan piskopos Gellert bu tepeden bir fıçıya konup atılarak feci bir şekilde can vermiş. Gellert tepesinin trajikomik bir yönü de var, 1945’te kent Nazilerden Kızıl Ordu tarafından kurtarılınca tepeye bir özgürlük anıtı dikmişler. Komünizmin yerinde yeller esince bu anıttaki Sovyetleri çağrıştıran simgeleri sonradan kaldırmışlar.
Budapeşte Osmanlı
tarihi açısından önemli bir yere sahip. Uzun süre Osmanlı egemenliğinde kalan
şehrin mimarisinde Habsburg yapıları hâkim olsa da Osmanlının izleri silinmemiş
zira sıcak su kaynaklarını şifalı sulara dönüştüren Osmanlıların yaptığı
hamamlar yüzyıllara meydan okurcasına ayakta. Ayrıca
Kanuni Sultan Süleyman döneminde seferlere katılan Gül Baba‘nın sarp bir
tepelikteki türbesi Osmanlı’nın izini sürmek isteyenler için ilgi çekici bir
adres.
Kentin büyüsü insanları kucaklıyor, zaman burada su gibi akıp
geçiyor. Vakit öğleni gösterdiğinde Batthyany Ter yakınlarındaki Csalogany
26’da bir öğlen yemeği molası vermek istiyorum. Mekânın tadım mönüsünü
ısmarlıyorum, yemeklerin hepsi belli bir düzeyde. Michelin rehberinden
fiyat-kalite dengesi tavan yapan restoranlara verilen Bib Gourmand ödülünü
almışlar. Lezzetli yemekleri makul fiyata sunan Csalogany 26’da bunu sonuna
kadar hak ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder