6 Temmuz 2014 Pazar

Deribasovskaya'dan Potomkin merdivenlerine:Karadeniz’in incisi Odesa (1/2)

Geçen seneki Ukrayna izlenimlerimi “iç savaşın bitip barış dolu günlerin gelmesi” ümidiyle kaleme aldım.
Karadeniz kıyısındaki sevimli liman kenti Odessa kumsalları ve hareketli gece hayatıyla turistlerin yeni gözdesi oldu. Bu ilginç şehri keşfetmek için rotamı, 2013’ün yaz aylarında, Odessa’ya çevirdim. Kavurucu sıcakların yaşandığı bir Haziran günü sabahın ilk ışıklarıyla Karadeniz’in incisi Odessa’ya doğru yola koyuldum.

Bir buçuk saatlik uçuşun ardından, Odessa’nın kalbinin attığı Deribasovskaya Caddesindeyim. Kafe ve restoranların birbiri ardına dizildiği, sadece yayalara açık olan bu cadde kenti ziyaret eden yerli, yabancı turistlerin akınına uğruyor.
Caddenin az ilerisinde kentin en büyük katedral Spaso-Preobrazhensky Katedrali tüm endamıyla karşımda yükseliyor. Birçok tarihi olaya şahitlik etmiş mekânın dış cephesindeki gösterişin aksine içi oldukça sade.
Deribasovskaya’yı Preobrazhenska’ya bağlayan pasajın içinden caddeye geri dönüyorum. Güzel mimarili bu pasaj bana İstanbul’daki Çiçek Pasajını anımsattı ama böyle güzel bir geçidin Çiçek Pasajı’mız gibi restoranlarla dolup taşmaması şaşırtıcı.
Sıradaki durağım ise Deribasovskaya üzerindeki Şehir Bahçesi. Akşamları yaz konserlerinin düzenlediği bu bahçede zaman geçirmek oldukça keyifli. Bahçenin girişindeki sandalyede poz vermek burayı ziyaret edenlerin vazgeçemediği bir alışkanlık. Vakit öğlene yaklaşınca acıktığımı fark edip caddenin üzerindeki Steak House’da bir mola veriyorum.  Burası kentin trendy restoranlarından birisi. Deribasovskaya yanında bir masaya oturup caddeden geçenleri izlemek bambaşka bir keyif; zira, Ukrayna kızları güzel ama Odessa kızlarının güzelliği dillere destan!
Yemek sonrası caddeyi dolaşırken geleneksel kıyafetlere bürünmüş şekerci kızlar dikkatimi çekiyor, kızlardan şeker alıp bir hatıra fotoğrafı çektiriyorum. Deribasovskaya gezmesi keyifli bir cadde ama Sadece Deribasovskaya’da bir tur atmakla yetinmeyin, Tren istasyonunu Deribasovskaya bağlayan paralel sokaklar da oldukça renkli. Puşkin, Katerina gibi Rus tarihine yön veren kişilerin isimlerinin verildiği sokaklar görülmeye değer.
Pushkinskaya Ulitsa da bu sokakların en özellerinden birisi; zira, Rus edebiyatının dünyaca ünlü şairi Puşkin’in müzeye dönüştürülen evi ördek mavisi renkleriyle çok özel bir adres.  Puşkin müzesinin az ilerisindeki Batı ve Doğu Sanatları Müzesi ise Michelangelo, Caravaggio gibi dehaların heykel ve resimlerinin sergilendiği sanatsal zenginliklerle dolu bir hazine. Ayrıca Katerina Ulitsa’daki neo-klasik evler de ilgi çekici.
Deribasovskaya’nın bitiminden sağa dönüp, neo-klasik Opera Evini selamlayarak Potomkin merdivenlerine ulaşıyorum. Odessa’nın simgesi bu iki yüz basamaklı merdiven, ziyaret edenleri Rus imparatorluk tarihinin en çalkantılı dönemlerine; 1905 devrimine geri götürüyor.
Merdivenleri arşınlarken halkın Çar askerlerince katledildiği bu tarihi olayı konu alan Potemkin Zırhlısı filmindeki katliam sahnesi gözümde canlanıyor. Merdivenlerin bir ucunda Odessa tarihine yön vermiş Dük Richelieu heykeli diğer ucunda ise deniz terminali yer alıyor.  ‘Ben bu kadar merdiveni çıkamam’ diyorsanız,  funiküler ile de tepeye çıkmak mümkün.



Hiç yorum yok: