Odessa tarihi
bir kent olmasına karşın güzel plajlarıyla ve renkli gece hayatıyla deniz – kum
- güneş tatili yapmak isteyenlere daha çok hitap eden bir kent. Kısa şehir
turunun ardından Odessa’nın en ünlü plajı Arcadia Beach yakınlarındaki otelime
eşyaları bırakıp, Itaka kulübünün
plajına gidip gün batımına kadar deniz ve güneşin keyfini çıkarıyorum.
Akşam kent merkezine geri dönüyorum, Ukrayna’da taksiler çok ucuz, en uzak mesafeye bile elli grivnaya (yaklaşık 10 lira) gitmek mümkün. Halkın içine karışmak için troleybüsler tercih edilebilir. Troleybüsler elli altmış seneliktir desem yanılmış olmam, eski demir perde ülkelerinde olduğu gibi burada da araçlar bozulana dek kullanılıyor.
Akşam kent merkezine geri dönüyorum, Ukrayna’da taksiler çok ucuz, en uzak mesafeye bile elli grivnaya (yaklaşık 10 lira) gitmek mümkün. Halkın içine karışmak için troleybüsler tercih edilebilir. Troleybüsler elli altmış seneliktir desem yanılmış olmam, eski demir perde ülkelerinde olduğu gibi burada da araçlar bozulana dek kullanılıyor.
Vaktim
olduğundan önüme gelen ilk troleybüse atlayıp, etrafı seyre dalıyorum. Ukraynalılar
gruplar halinde kumsaldan yazlıklarına geri dönüyorlar. Troleybüsten indiğimde
karşımda eski bir tren istasyonu yükseliyor. Bakımsız olsa da istasyonun
mimarisi geçmişin ihtişamını yansıtıyor.
Tren istasyonundan Belinskogo caddesine doğru yöneldiğimde kentin en özel lezzet duraklarından birisi karşıma çıkıyor. II. Alexander döneminden günümüze miras kalmış bir köşkün içinde yer alan Aleksandrovski Odessa’nın en şık restoranlarından birisi.
Mekânın Fransız ve Rus mutfağı ile mönüsündeki deniz ürünleri denemeye değer. Ukraynalıların özel günlerini kutlamak için gittikleri bu restoran, romantik bir akşam yemeği için doğru bir adres.
Yemek sonrası Shevchenko Parkı’nda kısa bir yürüyüş yapıyorum. Ukrayna’nın medarı iftiharı ressam-şair Tarasa Shevchenko’dan adını alan bu park Odessa’nın bir nev’i akciğeri. Saat sekize doğru yönümü tekrar ise Deribasovskaya caddesine çeviriyorum. Odessa Opera Evi hayranlık uyandırıcı neo-klasik cephesiyle karşımda arz-ı endam ediyor. Opera evinin az ilerisinde, II. Katerina heykelinin etrafında, sokak göstericileri yoldan geçenleri eğlendiriyorlar.
Tren istasyonundan Belinskogo caddesine doğru yöneldiğimde kentin en özel lezzet duraklarından birisi karşıma çıkıyor. II. Alexander döneminden günümüze miras kalmış bir köşkün içinde yer alan Aleksandrovski Odessa’nın en şık restoranlarından birisi.
Mekânın Fransız ve Rus mutfağı ile mönüsündeki deniz ürünleri denemeye değer. Ukraynalıların özel günlerini kutlamak için gittikleri bu restoran, romantik bir akşam yemeği için doğru bir adres.
Yemek sonrası Shevchenko Parkı’nda kısa bir yürüyüş yapıyorum. Ukrayna’nın medarı iftiharı ressam-şair Tarasa Shevchenko’dan adını alan bu park Odessa’nın bir nev’i akciğeri. Saat sekize doğru yönümü tekrar ise Deribasovskaya caddesine çeviriyorum. Odessa Opera Evi hayranlık uyandırıcı neo-klasik cephesiyle karşımda arz-ı endam ediyor. Opera evinin az ilerisinde, II. Katerina heykelinin etrafında, sokak göstericileri yoldan geçenleri eğlendiriyorlar.
Opera evinin
önündeki kalabalığı görünce “acaba bir bilet bulabilir miyim” diye içimden
geçirip bilet gişesine yöneliyorum.
Şanslı günümdeyim, balkon tarafında birkaç koltuk boş, üstelik bilet
fiyatları bedavadan biraz pahalı, 10 lira! Erkenden yerime geçiyorum, beş on
dakika içinde her yaştan Ukraynalı salonu dolduruyor. Salondakiler şıklık
yarışı içinde sanki bir düğüne gider gibi giyinmişler.
Opera
evindeki müzik ziyafetinden sonra eğlenmek için Arcadia plajındaki kulüplere
doğru yola koyuluyorum. Odessa’nın renkli bir gece hayatı var, Ukraynalılar
sabahın ilk ışıklarına kadar eğlenceyi sürdürüyor. Bunların en trendy olanları Ibiza ve Itaka. Kulüplerin giriş fiyatları
makul. Ibiza 200 UAH (20 Avro), Itaka daha ucuz 120 UAH (12 Avro).
Akşamları kulüplerin önlerinde uzun kuyruklar oluyor; kuyruk değil sanki
mankenler geçidi, dünyada bu kadar güzel kızın bir arada olduğu bir başka mekân
görmedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder