7 Haziran 2014 Cumartesi

Kiev izlenimleri: Zoloti Vorota'dan Andrevksi Yokuşu'na

Taras Shevchenko’dan yönümü kentin 11. Yüzyıldaki giriş kapısı Zoloti Vorota nam-ı diğer Altın Kapı’ya çeviriyorum. Kiev’in kurucusu Yaroslav Madrd Mudri’nin Bizans mimarisinden etkilenerek inşa ettirdiği bu kapı Unesco dünya mirası listesine dâhil edilmiş.

Kapının etrafında dizilmiş bankların birinde biraz soluklandıktan sonra Ukrayna spesiyallerini tatmak için Mitla restoranına uğruyorum. Mekânın rüstik dekore edilmiş salonu bir dağ evini andırıyor. Borç çorbası, Kievski gibi seçenekleri olan Ukrayna mutfağı Türk damak tadına uzak olsa da sırf ambiyansı için Mitla uğranmaya değer.
Sıradaki durağım ise Unesco dünya mirası listesine girmiş bir diğer yapı olan Svetoya Sofya Katedrali. Geniş bir meydana komşu olan bu katedralin karşısında gök mavisi dış cephesi, altın rengi kubbeleriyle St. Michael katedrali yer alıyor. İstanbul’daki Aya Sofya’dan esinlenerek yapılan kentin en eski kilisesi Svetoya Sofya beyaz gövdesi, soğan biçimindeki yeşil kubbeleriyle Bizans mimarisinin şaşaasını yansıtıyor.
Beş dakikalık bir yürüyüşün ardından Svetoya Sofya’yı Kontraktova meydanına bağlayan Andrevksi Yokuşu'ndayım. Geçmişte yönetim merkezi üst şehirle halkın yaşadığı alt şehri bağlayan bu tarihi sokak günümüzde turistler için çekim merkezi. 
Hediyelik eşya tezgâhlarının arasından yoluma devam ediyorum. Ukraynalılar futboldan yana şanslılar, yıllarca aday olup bir türlü ev sahipliğini yapamadığımız Avrupa Futbol Şampiyonasını Polonya ile ortaklaşa düzenleme hakkını kazanmışlar ama organizasyonda sınıfta kalmışlar. Euro 2012 için yapılan hediyelik eşyalar elde kalınca Andrevksi Yokuşu’ndaki tezgâhlarda çok ucuza müşterilerini bekliyor. Az ileride yer alan Bulgakov’un evi ise ünlü yazarın hayranlarının akınına uğruyor.
Kısa bir yürüyüşün ardından olağanüstü mimarisiyle St. Andrew Kilisesi karşımda yükseliyor. Rusların büyük bizim deli Petro’nun kız kardeşi Elizabet’in Andrevksi Yokuşuna o kadar hayran kalmış ki, Sankt Peterburg’daki Peterhof Sarayı, Katerina Sarayı gibi birçok esere imza atmış ünlü mimar Bartolomeo Rastrelli’ye kent merkezinin en yüksek tepesine St. Andrew Kilisesini yaptırtmış. Kilisenin altındaki sokak bana Paris Montmarte’ı anımsattı zira bu sokakta ressamlar birbirinden güzel tabloları sanatseverlerin beğenisine sunuyor.
 

Hiç yorum yok: