1 Ağustos 2013 Perşembe

Yunanistan izlenimleri: Kavala

Kavala’ya girer girmez karşımda Kanuni Sultan Süleyman döneminde inşa edilmiş devasa bir su kemeri arz-ı endam ediyor. Tepelere kurulmuş bir liman kenti Kavala ve bu şirin şehrin manzarası en güzel Kavala Kalesinden izleniyor. Tepeye çıkmak biraz yorucu olsa da buna değiyor zira uçsuz bucaksız gibi gözüken turkuaz mavisi berrak, sakin denizini seyre dalınca tüm yorgunluğum uçup gidiyor.


Kaleden aşağıya indiğimde karşıma bir kilise çıkıyor. Aslında burası Muhteşem Yüzyıl dizisinden tanıdığımız Kanuni’nin Sadrazamı Pargalı İbrahim tarafından yaptırılan bir cami lakin günümüzde Agios Nikolaos Kilisesi’ne dönüşmüş durumda.
Kavala aynı zamanda Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın doğduğu bu kent. Kavalalılar paşaya sahip çıkmış, paşanın evini müzeye çevirmişler. Evin hemen yanında da paşanın at üstünde heybetli bir heykeli yer alıyor. Heykelin altında da 'Osmanlı'ya isyan eden Mısır Kralı Mehmed Ali'  yazmışlar, paşanın külliye binası ise günümüzde otel olarak hizmet vermekte.
Kavala’da sadece tarihi yerler yok, mavi bayraklı plajlarıyla denizin keyfini çıkarmak isteyenlere de hitap eden bir kent.
 
Uzun bir yürüyüşün ardından sahildeki Orea Mitilini meyhanesine uğruyorum. Mekânın kalamarını çok övüyorlar, az deniyorum, beklentimin altında çıkınca kalamardan vazgeçip, ahtapot ısmarlıyorum. Ahtapotun lezzeti hafızada iz bırakıyor, fiyatların makul olması da cabası.
 
Kavala dendi mi akla hiç kuşkusuz Kavala kurabiyesi geliyor. Kentin içinde bu kurabiyeyi yapan birçok yer olsa da bu gelenek gerçek anlamda Kavala dışındaki üç aile tarafından yaşatılıyor. Ioakimidis’in dükkânına uğruyorum, tereyağının yanına bitkisel yağda katmışlar, lezzet olarak Tekirdağ’daki Şar Pastanesinin gölgesinde kalmış, anlaşılan boynuz kulağı geçmiş!

Hiç yorum yok: