Yemekten sonra otelimin
bulunduğu Place Clichy’ye geri dönüyorum. Place Clichy, Moulin Rouge ve
Sacre-Coeur’ün de yer aldığı Paris’in Montmartre bölgesinde bulunuyor. Otelimin
birkaç adım uzağındaki Moulin Rouge’a doğru yola koyulup Sacre-Coeur ziyaretimi
gezimin son gününe planlıyorum.Moulin Rouge’un bulunduğu Boulevard de Clichy
geceleri uyumayan, sabahlara kadar neon ışıkların yandığı, kabarelerin, gece
kulüplerinin olduğu canlı bir cadde. Moulin Rouge’un meşhur kırmızı yel
değirmeni etrafında toplanan kalabalık turist grubu şov vaktini sabırsızlıkla
bekliyor. Gösterinin 21 ve 23’de başlıyan iki seansı var, göz alıcı kostümler,
sahne ve ışıklandırma eşliğindeki bu revüyü izlemek isteyenlerin 95 Euro’yu
gözden çıkarması gerekiyor.
Boulevard de Clichy devamı
önce Blanche sonra da Paris’in Red light District’i Pigalle’e uzanıyor. Gecenin
ilerleyen saatlerinde pek de tekin olmayan yerler buralar. Boulevard de
Clichy’de ilerlerken kulağımı aniden bir bisiklet zili sesi çınlatıyor. Sevimli
yüzlü, genç bir Parisien kız ‘Attention,
attention!’ diyerek caddeyi hızla geçmeye çalışıyor.
Metro’ya atlayıp Trocadero durağında iniyorum. Eiffel’in tam karşısında, Palais de Chaillot’teyim. Işıl ışıl parlayan Eiffel kulesi önünde poz veren turistler için kuşkusuz en güzel Paris hatırası. 1889’daki Dünya Fuar’ı kapsamında yapılan kule döneminin en yüksek binasıymış. 1910'da yıkımına karar verilse de kimsenin bunu yapmaya gönlü el vermemiş ve günümüzde kentin sembolü haline dönüşmüş.
Palais de Chaillot’tan inip Seine nehrinin karşısına geçip, Eiffel kulesine (nam-ı diğer Tour Eiffel’e) yakından bakınca karşılaştığım demir yığınını pek estetik bulmuyorum. Biraz uzaklaşıp Alexandre III üstünden Eiffel’i izlemek çok daha keyifli. Paris’e gelmişken illaki Eiffel’e çıkayım diyenlere gün batımından önce kulenin ikinci platformundaki yerlerini almalarını tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder