Sabah üniversite
durağı yakınlarında kaldığım otelden çıkıp şehri keyfe başlıyorum, Ludwig
caddesi boyunca inip, solumda İtalya Rönesans’ının bir yansıması olan Hofgarten
Bahçelerinde bir mola veriyorum, Münih mimarisi Alman kentlerine pek
benzemiyor. Köln’deki gibi göğü delen gibi gotik kiliseler yok, barok mimarinin etrafı sarıp sarmaladığı yeşil
bir kent burası. Almanya’da yabancı dile gerek duymuyorsunuz zira yolda yürürken
illaki bir Türk’e denk geliyorsunuz, Napolyon sayesinde kral olan Max Joseph
kentin önemli bir figürü, kendi adinin verildiği caddeden ilerlediğimde ulusal
tiyatro önünde Max’ın heykeliyle karşılaşıyorum.