Saray meydanından Vasilyevski
Adası’na doğru yola koyuluyorum. Petro’nun kenti kurarken karargâh merkezi
olarak düşündüğü, Neva’nın taşkınlıklarını önleyemeyince bu fikrini hayata
geçiremediği Vasilyevski Adası günümüzde de cazibesini koruyor. Adaya adım atar atmaz iki Rostral sütun
karşımda yükseliyor. Roman stilinde dekore edilmiş, geçmişte deniz feneri
olarak kullanılmış, bu iki sutunun kenarlarına bezenmiş heykeller Rusya’nın
dört büyük nehrini (Dinyeper, Volga, Volkov, Neva) simgelemekte.
Etrafta foto çektiren birkaç turistten başka
kimse yok lakin hava kararmasıyla meydandaki sakinlik yerini cıvıl cıvıl ortama
bırakıyor. Bir tarafta yeni evlenen çiftler gelinlik, damatlıklarıyla gelip
şampanyalar patlatıyorlar, diğer yanda kent sakinleri açıkhava konserlerini
izleyip keyifli dakikalar geçiriyorlar. Strelka’dan nehrin öteki tarafına
baktığımda ışıl ışıl parlayan Kışlık Saray ve Pavel Kalesinin Neva’nın üzerinde
yansıması ayaklarımın altına seriliyor.
Neptün heykeliyle taçlandırılmış
bir dönem borsa binası olarak faaliyet göstermiş deniz müzesinde çevrede ilgi
çekici bir diğer yapı. Petro’nun yelken açmayı öğrendiği ‘Rus donanmasının
büyükbabası’ olarak betimlenen küçük sandal bu müzeyi ziyaret edenlerin ilgi
odağı.
Bizim deli Petro, Rusların Büyük Petro’su tartışmalı bir kişiliğiyle
tarihe damgasını vurmuş bir imparator. Koskoca bir çarken denizcilik öğrenmek
için İngiliz donanmasında alt bir rütbede çalışmayı göze alıp, edindiği
bilgilerle Rus donanmasını kurup imparatorluğunu ilan eden; birçok insanın ulaşılması imkânsız gördüğü
hayallerini hayata geçiren bir dahi.
Üzerinde güneş saati bulunan bina ise
dünyanın en tuhaf müzelerinden birisi. Petro’un orijinal koleksiyonundan alınan
ucubelerin sergilendiği Kunstkammer. Petro doktorların deformiteleri
araştırması teşvik etmek için inşa ettiği bu müzeye ziyaretçi çekmek için votka
dağıtarak halkın aklını çelmeye
çalışıyormuş.
Müzenin kapısında bedava votka
dağıtan biri olsa buraya girer miydim? Pek sanmıyorum! Doldurulmuş
hayvan postların olduğu zooloji müzesi de Kunstkammer kadar entrasan bir mekân. Üniversitelerin bulunduğu bu bölgede periyodik
tablonun mucidi Rus kimyager Dmitri Mendeleev’e ithaf edilmiş Mendeleev müzesi
Vasilyevski Adası’da görülmeye değer bir diğer adres. Vasilyevski adasının içine ara sokaklarında gizlenmiş St Andrey
kilisesin görkemli iç mekanını teneffüs ettikten sonra Nevksy Prospekt’e doğru
yola koyuluyorum.
Saint Petersburg sokaklarında
gezinirken Türkiye’de alışkın olmadığım manzaralarla karşılaşıyorum. Bu kente
hanımlar kenti desek yanılmış olmayız zira ne yöne baksam hanım görüyorum,
üstelik çoğu bakımlı ve güzel. Bu kadar hanım olunca her sokakta bir çiçekçi
olması da kaçınılmaz oluyor. Kızlar el üstünde tutuluyor, Aileler için kız
çocuk sahibi olmak bir ayrıcalık Rus erkekleri ise kendilerini votkaya
vermişler, bu paspal adamlar şık hanımların yanına hiç mi hiç yakışmıyor.
Petersburg gündüz olduğu kadar
gece de yaşamaya değer bir kent. Kentin gece yaşamı dans şovları yapılan
kabarelerden, gençlerin sabahın ilk ışıklarına kadar eğlendiği clublere kadar
birçok mekânı vaat ediyor. Maximus, golden dolls gibi adult klublere giriş
ücretli. XXXX ise kenti en popüler diskosu, birçok yerde şubesi var,
turistlerin akınına uğrayan merkezdeki
Sovetskaya şubesi dışındaki şubelere gidilmeye değer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder