9 Ağustos 2014 Cumartesi

Vasilyevski Adası: Kuzey’in Venedik’i Saint Petersburg (9/14)

Saray meydanından Vasilyevski Adası’na doğru yola koyuluyorum. Petro’nun kenti kurarken karargâh merkezi olarak düşündüğü, Neva’nın taşkınlıklarını önleyemeyince bu fikrini hayata geçiremediği Vasilyevski Adası günümüzde de cazibesini koruyor.  Adaya adım atar atmaz iki Rostral sütun karşımda yükseliyor. Roman stilinde dekore edilmiş, geçmişte deniz feneri olarak kullanılmış, bu iki sutunun kenarlarına bezenmiş heykeller Rusya’nın dört büyük nehrini (Dinyeper, Volga, Volkov, Neva) simgelemekte.


 Etrafta foto çektiren birkaç turistten başka kimse yok lakin hava kararmasıyla meydandaki sakinlik yerini cıvıl cıvıl ortama bırakıyor. Bir tarafta yeni evlenen çiftler gelinlik, damatlıklarıyla gelip şampanyalar patlatıyorlar, diğer yanda kent sakinleri açıkhava konserlerini izleyip keyifli dakikalar geçiriyorlar. Strelka’dan nehrin öteki tarafına baktığımda ışıl ışıl parlayan Kışlık Saray ve Pavel Kalesinin Neva’nın üzerinde yansıması ayaklarımın altına seriliyor.
 
Neptün heykeliyle taçlandırılmış bir dönem borsa binası olarak faaliyet göstermiş deniz müzesinde çevrede ilgi çekici bir diğer yapı. Petro’nun yelken açmayı öğrendiği ‘Rus donanmasının büyükbabası’ olarak betimlenen küçük sandal bu müzeyi ziyaret edenlerin ilgi odağı. 
 
Bizim deli Petro, Rusların Büyük Petro’su tartışmalı bir kişiliğiyle tarihe damgasını vurmuş bir imparator. Koskoca bir çarken denizcilik öğrenmek için İngiliz donanmasında alt bir rütbede çalışmayı göze alıp, edindiği bilgilerle Rus donanmasını kurup imparatorluğunu ilan eden;  birçok insanın ulaşılması imkânsız gördüğü hayallerini hayata geçiren bir dahi.
Üzerinde güneş saati bulunan bina ise dünyanın en tuhaf müzelerinden birisi. Petro’un orijinal koleksiyonundan alınan ucubelerin sergilendiği Kunstkammer. Petro doktorların deformiteleri araştırması teşvik etmek için inşa ettiği bu müzeye ziyaretçi çekmek için votka dağıtarak  halkın aklını çelmeye çalışıyormuş.
 
Müzenin kapısında bedava votka dağıtan biri olsa buraya girer miydim? Pek sanmıyorum!   Doldurulmuş hayvan postların olduğu zooloji müzesi de Kunstkammer kadar entrasan bir mekân.  Üniversitelerin bulunduğu bu bölgede periyodik tablonun mucidi Rus kimyager Dmitri Mendeleev’e ithaf edilmiş Mendeleev müzesi Vasilyevski Adası’da görülmeye değer bir diğer adres. Vasilyevski adasının  içine ara sokaklarında gizlenmiş St Andrey kilisesin görkemli iç mekanını teneffüs ettikten sonra Nevksy Prospekt’e doğru yola koyuluyorum.
Saint Petersburg sokaklarında gezinirken Türkiye’de alışkın olmadığım manzaralarla karşılaşıyorum. Bu kente hanımlar kenti desek yanılmış olmayız zira ne yöne baksam hanım görüyorum, üstelik çoğu bakımlı ve güzel. Bu kadar hanım olunca her sokakta bir çiçekçi olması da kaçınılmaz oluyor. Kızlar el üstünde tutuluyor, Aileler için kız çocuk sahibi olmak bir ayrıcalık Rus erkekleri ise kendilerini votkaya vermişler, bu paspal adamlar şık hanımların yanına hiç mi hiç yakışmıyor.
Petersburg gündüz olduğu kadar gece de yaşamaya değer bir kent. Kentin gece yaşamı dans şovları yapılan kabarelerden, gençlerin sabahın ilk ışıklarına kadar eğlendiği clublere kadar birçok mekânı vaat ediyor. Maximus, golden dolls gibi adult klublere giriş ücretli. XXXX ise kenti en popüler diskosu, birçok yerde şubesi var, turistlerin akınına uğrayan merkezdeki  Sovetskaya şubesi dışındaki şubelere gidilmeye değer.
 
 

Hiç yorum yok: